JAPONYA - OSAKA

Mayıs 2015 

JR pass konusunu ''Japonya Genel ve Faydalı Bilgiler'' yazımda genişçe anlatacağım. JR pass’ımızın geç gelmesi nedeniyle Tokyo’da bir gece daha kalmak zorunda kalınca, Osaka için ayırdığımız 2 gece 3 günü, 1 gece 2 güne çevirmek zorunda kaldık. Bu nedenle Osaka programımız aksamış oldu.


Shinkansen hızlı treniyle rahat bir yolculuk yaparak, Tokyo’dan Shin–Osaka istasyonuna, buradan tren ile Osaka Namba istasyonuna ve daha sonra metro ile otelimize ulaştık.


Osaka yolculuğu sırasında Fuji dağının çok yakınından geçmemize rağmen, havanın kapalı oluşu nedeniyle, dönüşte de açık havaya rağmen tepesinde toplanmış bulutlar nedeniyle zirveyi göremedik. Hatırlatmak için bir fotoğrafı koyayım bari.


Osaka 2,5 milyon nüfusu ile Japonya’nın Tokyo’dan sonra 2. en önemli kenti. Oldukça büyük bir limanı ve modern mimarisiyle yapıları ve köprüleri dikkati çekiyor.
      
AQUARİUM: (KAİYUKAN)


Osaka’da ilk olarak  ziyaret edilecek en güzel yerlerinden olan Akvaryum gittik. Buraya ulaşım metro ile gerçekleşiyor ve kaldığımız otelden ve şehrin merkezinden biraz uzakça bir yerde bulunuyor. Bu metro istasyonunun adı Osaka Ko.




Akvaryum 15 tanktan oluşuyor ve en büyüğü 9 metre derinliği olan pasifik akvaryumu. Burası gerçekten de çok büyük bir su tankı. Bu tankın içerisinde çeşitli cins köpek balıkları, vatozlar, diğer büyük balık cinsler bulunuyor. En ilginci de bu dev tankın içinde temizlik yapan dalgıçlar da bulunuyordu. (Benim bulunduğum fotoğrafa dikkatlice bakınız).




Önce binanın en üst katına çıkılıyor oradan yavaş yavaş spiral bir dönüşle aşağıya doğru inerken fok balıklar, penguenler, rengarenk birçok cins balık türü, dev yengeçler, okyanus derinliklerinde yaşayan bir çok canlı türünü, ki bunlar için karanlık ve yüksek basınçlı ortamlar yaratılmış, hayranlıkla izledik. Sadece belgesellerde izleyebileceğiniz bu okyanus yaratıklarını canlı olarak gördük.


Çıkışta da bir havuz içinde köpek balıkları, vatozlar bulunuyordu. Önce ellerinizi yıkayıp isterseniz bunları sevebiliyorsunuz. Ben bunu denedim ama Nurşen, ki başka hayvanlara da dokunamaz, o denemeye kalkmadı.  Köpek balıklarının derileri sert ve pürüzlü, vatozların ise kaygan ve yumuşaktı.

Buraya giriş ücreti biraz yüksek 2000 Yen'di. Ama böyle bir devasa akvaryumu görmeye değerdi doğrusu.


OSAKA KALESİ ;


Osaka Kalesi (Osako–jo) 16. yüzyılda 100 bin kişi çalıştırılarak İmparator Toyotomi Hideyoshi’nin gücünün simgesi olarak granitten yapılmış. Daha sonra bir çok kez yıkılarak restore edilmiş. Kalenin etrafı yüksek taş duvarlarla ve su hendeğiyle çevrilmiş durumda. Dışarıdan görüntüsü de oldukça haşmetli ve güzel. Sanırım Japonya’da gördüğümüz kalelerin en mükemmeliydi.


Son restorasyonda içine bir de asansör eklenmiş. Asansörle en üst kata çıkıp, inerken de katları dolaşılıyor. Tabii istenirse çıkışta da merdiveni kullanılabiliyor, bu kişinin tercihine bağlı. 


Binanın içinde o dönemi anlatan otomatik video sistemi bulunuyor. Vaktiniz uygunsa bunları dinleyip tarihi konusunda daha detaylı fikir edinme şansınız da var.

Japon mimarisinin güzel bir örneği olan bu binanın en üst katından da Osaka’nın çeşitli bölgelerinin manzarası görülmeye değerdi. Çevresinde ki park alanı, beyzbol sahasını ve çevresini uzak mesafede sarmış olan kentin modern mimarisi de izlenebiliyordu.




Ana binanın içinde yer alan müzede ise Japon savaşçıların ilginç kıyafetleri ve savaş malzemeleri de vardı. Biz de bu kıyafetlerden giyerek ve kılıçlarımızı kuşanarak fotoğraf çektirmeyi ihmal etmedik.





Aynı otelde kaldığımız fotoğraftaki güzel kızı, geleneksel giysileri içerisinde Japon zannettik meğerse Çinliymiş ve üzerindeki de geleneksel Çin giysisiymiş. :)


Sokakta gezerken bir grup geleneksel giysili Japon kadın gördük. Fotoğraflarını çekerken bu zarif hanımlar bizi gülümseyerek selamladılar. 

Japonlar çok sakin yapıda insanlar. Gezimiz sürecinde asla sert davranan birine rastlamadık.


Japonya'da aileler çocukları sevilince hoşlarına gidiyor. Bazı ülkelerde çocuklarına dokundurmazlar bile. Nurşen çok sayıda çocukla samimi oldu bunlardan biri de metroda kucağına aldığı bu sevimli Sumo çocuğu. :) Arka planda ise çocuğun annesi. Annenin rahatlığına bakarmısınız !

ERTUĞRUL FIRKATEYNİ;


Planımızda bulunmasına karşın Kushimoto’da bulunan Ertuğrul Fırkateyni, Türk şehitliği ve müzesini ziyarete gidemedik. Bizim dönüşümüzden sonra, geçtiğimiz günlerde batışının 125. yılında törenlerle anıldılar. Japon arkadaşım Yasutake buraya ziyaretimizi ısrarla istemişti. Tabii ki Türklere ait bir anıt onlar için de çok şey ifade ediyor.


Kısaca Ertuğrul Fırkateyni olayı şöyle;

“Ertuğrul, Sultan Abdülaziz döneminde yaptırılmış ve 19 Ekim 1863 Pazartesi günü Padişah huzurunda denize indirilmiş Osmanlı fırkateyni.

II. Abdülhamid, 1887 yılında Japonya İmparatoru Komeii 'nin yeğeninin bir savaş gemisiyle İstanbul'u ziyaret etmesinin ardından Japonya’ya bir heyet gönderilerek iade-i ziyaret yapılmasını emretmişti. Gemi, II. Abdülhamid’den Japon İmparatoruna mücevherli imtiyaz nişanı ve diğer hediyeleri götürecekti.

Padişahın isteği üzerine donanmanın en güzel gemisi bu iş için tahsis edildi. Bazı uzmanların bu geminin çürük olduğu ve böyle bir seferi tamamlayamayacağı yönündeki raporlarına rağmen Ertuğrul Fırkateyni, Temmuz 1889’da İstanbul’dan yola çıktı. İlk arızasını Sueyş kanalında yaptı ve Güzergâhı boyunca çeşitli limanlara uğrayarak seyahat ediyordu. Fırkateyn, Singapur’a vardığında kafile başkanı Miralay Osman Bey Amiralliğe terfi ettirildi. Kafile, uğradığı ülkelerin halkları ve Müslümanlar tarafından görkemli sevgi gösterileriyle karşılanıyor, gemiyi kimi zaman binlerce kişiden oluşan gruplar ziyaret ediyordu. Gemi, 11 ay sonra 7 Haziran 1890 tarihinde Japonya’nın Yokohama Limanı'na vardı.

İmparator Komeii, Türk amiralini ve heyetini görkemli bir şekilde karşıladı. Şehir halkı Türk amiralinin saray arabası ile İmparatorun yanına gidişini sevgi gösterileriyle takip etti.
Ertuğrul Fırkateyni, Japon sularında kaldığı üç ay boyunca etrafındaki binlerce Japon kayığına 50 kişilik bandosuyla konserler verdi. Nihayet geri dönüş yolculuğu için hazırlıklar tamamlandı. Yola çıkılacağı gün Japon Deniz Kuvvetlerinin tayfun uyarısına rağmen, Ertuğrul Fırkateyni planlandığı gibi 15 Eylül 1890 tarihinde Yokohama Limanı’ndan ayrıldı. Kuşimoto açıklarında tayfuna yakalanan Ertuğrul Fırkateyni 16 Eylül 1890’da kayalara çarparak battı. Kazadan sadece 69 denizci kurtulabildi, Amiral Osman Bey de dahil diğer mürettebat hayatını kaybetti.

Ertuğrul Fırkateyni’nin trajik sonu Türk-Japon halklarını yakınlaştırdı. Yöre halkı, kazadan kurtulanlara büyük yardım ve yakınlık gösterdi. Torajiro Yamada isimli bir Japon, şehit yakınları ve kazazedeler için yardım kampanyası düzenledi. Toplanan para aynı kişi tarafından dönemin padişahına teslim edildi. Hayatta kalan 69 denizci, Japonya İmparatorunun talimatıyla Hiei ve Kongō isimli iki askeri gemi ile İstanbul’a gönderildi.

Kazada ölenlerin anısına Kuşimoto’da bir anıt yapılmıştır. İlk anıt Japonlar tarafından 1891’de dikilirken, 1929 yılında yine Japonlar tarafından genişletilmiştir. Şehitlik Anıtı, 3 Haziran 1929 tarihinde Japon İmparatoru tarafından da ziyaret edilmiştir. 1937’de Türkiye tarafından restore edilen anıt önünde her yıl düzenli olarak anma törenleri yapılmaktadır.

Kuşimoto kasabası Mersin ve Yakakent ile kardeş şehirdir. Kuşimoto’da bir de müze bulunmaktadır. 1974 yılında inşa edilen "Türk Müzesi"nde Ertuğrul Fırkateyni’nin maketi, gemideki asker ve komutanların fotoğrafları ve heykelleri bulunmaktadır.” (Alıntı)

Osaka’da yine gezilmesi gereken yerleri de şöyle sıralayabiliriz. Universal Studios, Miniami eğlence merkezi, Humeda Sky Building ve Dotonbori. Zamanımız yetmediği için buralara gitme olanağımız olmadı ama tavsiye edilen yerler buraları da.

OSAKA’YA İYİ SEYAHATLER




Hiç yorum yok: