FAS (MOROCCO) - FEZ

Kasım 2017

Meknes gezimizi tamamlayınca, Fez'e doğru yola çıkıyoruz. Aslında niyetimiz Fez'de bir riad'da kalmak bunun için bir rezervasyon yapıyorum ama Nurşen böyle bir yerde kalıp kalamayacağından emin değil ve bu nedenle iptal ediyorum. Spontane bir biçimde bir yerlerde kalacağız burada bakalım.


Fez şehrinin bir Medina (Eski Şehir) bir de yeni ve modern bölgesi bulunuyor. Tabii ki öncelikle turistlerin uğrak yeri eski ve tarihi bölge oluyor. Şehre ulaştıktan sonra, yolumuz üzerindeki yeni bölgeden geçerek, Medinaya ulaşıyoruz.


Aracımızı Medinanın giriş yerlerinden birinde park ediyoruz. Parkın hemen yanında büyük bir kapısı olan büyük bir bahçe var. Oraya merakla giriyoruz ama sadece boş bir alan ve orada oturan bir kaç Faslı kadın ve çocuk bulunuyor. Nurşen'in de acilen tuvalet ihtiyacı var. Kadınlara söylüyoruz ve tuvaletlerine götürüyorlar Nurşen'i. Nurşen dönüşte, yaşadıkları mekanın, içiçe, havasız o ve pis olduğunu söylüyor. Ben de bu arada çocuklarla fotoğraf çekilmeyi ihmal etmiyorum.


Buradan Medinaya gidiyoruz ve Medinaya girer girmez bir adam yanımıza yaklaşıyor ve sol tarafı işaret ederek, burada bir havranın bulunduğunu söylüyor. Biz o yöne hareketlenince, yanımızdan yürüyerek bize burasını anlatmaya başlıyor. Rehber istemediğimizi söylüyorum ama adam tam yapışmış durumda bize. Hatta kendince o kadar samimi oluyor ki bizi evine yemeğe davet ediyor. Arada sırada omuzlarımıza dokunarak samimiyeti artırmak istiyor ama Nurşen bu temastan rahatsız oluyor.



Bu arada Medinanın bu dar sokaklarında ilerlemeye devam ediyoruz. Bu bölge bir Yahudi bölgesi ve tüm Yahudilerin evlerinin duvarlarında mutlaka az veya çok mavi renk bulunuyor. Bu bir nevi işaret aslında. Bir de müslüman evlerinden farklı olarak evlerin bazılarında balkon da bulunuyor.

Müslümanların evlerinde, sanırım korunma amacıyla olsa gerek, hiç birisinde balkon bulunmuyor ve küçük pencereleri demir parmaklıklı  korumalı.


Bu sokaklar mavi rengin dışında ayrıca değişik resimlerle de süslenmiş. "Rehber"imiz bizi sonunda havraya götürüyor ama havranın kapısı kilitli. Yaklaşık bir saat sonra açılacağını söylüyor. Geri dönüşe geçiyoruz ve bir yerde adam artık ona ihtiyacımız olup olmadığını soruyor. Ben de olmadığını söyleyince ailesine ve iki çocuğuna baktığını söyleyip, bahşiş istiyor. Ben bir miktar veriyorum ama Fas'ta her yerde olduğu gibi, bu adam da verdiğim bahşişi beğenmiyor. Ben de yeterli deyip yürüyorum.


Medinanın dar sokaklarlardan ilerlemeye devam ediyoruz. Burası da tıpkı diğer gördüğümüz Medinalar gibi ve dolayısıyla bize artık pek ilginç gelmiyor. Medinanın diğer kapısından çıkınca yine balkonlu evlerin bulunduğu bir caddeye geliyoruz. Burada yine genç bir çocuk yanımıza yanaşıyor ve yardımcı olmak istediğini söyliyor. Ben yardıma ihtiyacımız olmadığını söyleyince, hiç bir karşılık beklemediğini söylüyor. Ama zaten bütün Fas'ta böyle başlıyor "rehber" uygulaması ve başımızdan zar zor savıyoruz.

Bu caddedeki dükkanlar ağırlıklı olarak kuyumculardan oluşuyor. Balkonlu evler ve kuyumcuları görünce bunların yine Yahudi tüccarların evleri ve dükkanları olduğunu düşünüyoruz.


Medinayı tekrar baştan sona arşınlayarak, aracımıza ulaşıyoruz. Aracımızla Medinanın bir başka girişine yöneliyoruz. Bu kez amacımız Medinanın içinde bir riad görmek ve beğenirsek kalmak. Aracımızı park edince hemen yanımıza park görevlisi yanaşıyor. Ona Riad görmek istediğimizi söylüyorum ve hemen işini bırakıp bizi bir Riad'a götürüyor, tabii ki amacı iyi bir bahşiş koparmak. Ama bu riadı beğenmiyoruz. (Resimdeki değil.)


Riadlar ilginç mekanlar. Daracık bir kapıdan içeri giriyorsunuz, bu daracık kapı girişinden sonra böyle bir manzarayla karşılaşacağınızı asla düşünemezsiniz. ortada geniş bir ortak alan bulunuyor. Burası yemek yemek, bir şeyler içmek yani lobi gibi bir havada yapılmış. Geleneksel Arab kültürü tarzlarındaki mobilya ve eşyalardan döşenmiş.  Gerek bu katta gerekse üst katlarda odalar bulunuyor ve bunlar da aynı tarza sahipler.


Bu mekanın üst tarafı güneş ışığını alacak biçimde tasarlanmış ve buranın havayla teması buradan sağlanıyor. Daha sonra Marakeş yazımda bahsedeceğim, Nurşen, Marakeş'te bir hamam sefası yapmak istedi ve böyle küçük bir kapıdan girdiğimiz riadda 10 dakika yürümüş, İşte riadlar böyle ilginç yerler.


Bu arada bir kişi daha geliyor yanımıza ve parkçı ile birlikte bize riad göstermeye devam ediyorlar. Beğendiğimiz bir riad, sahibi mi yoksa çalışanı mı bilmiyoruz, öyle havalı ki burnundan adeta kıl aldırmıyor ve yüksek bir fiyat söylüyor. Kabul etmiyoruz ve başka bir riada gidiyoruz. Buranın işletmecisi çok kibar bir genç. Bize bir oda gösteriyor ama Nurşen'in keyfi pek yerinde değil. Hem havasızlıktan hem de riadların kendisine özgü kokusudan rahatsız oluyor ve nefes almakta zorluk çekiyor ve riadlarda kalamayacağını anlıyoruz ve çıkıyoruz.

Aslında ben bir Riadda kalmayı istemiştim. Seyahat etme mantığımda, farklı kültürlerle iç içe olmak ve onların yaşamlarını bire bir yaşamak vardır. Farklı ülkelere yaptığım seyahatlerimde bunu yaşamayı bir ayrıcalık olarak görürüm. Farklı kültürleri içinde yaşayarak öğrenmek ve o yaşamı tatmak isterim. Bu bazen sıkıntılı da olur elbet, kendi adıma bu sıkıntılara katlanırım ama tabii ki Nurşen'i bu konuda sıkıntıya sokamazdım.


Riad arayışımız bize oldukça büyük zaman kaybına neden oluyor ve akşam olmaya başlıyor. Oysa buradaki ünlü tabakhaneleri de görme planımız vardı ama zaman kalmayınca iptal ediyoruz bu planımızı. En azından kenti panaromik seyredebileceğimiz mekan olan kuzey burcuna gitmeliyiz.


Bu kentte iki burç bulunuyor, kuzey ve güney burçları olmak üzere. Kentin korunması ve gözcülük yapmak için yapılmış bunlar. Konum olarak  hem kente hem de civarına hakim bir  tepe üzerine kurulmuş. Buradan şehrin eski bölgesini kuşbakışı seyretmek de oldukça hoş oluyor.


 Aslında güneşin batışını da bu surlardan izlemenin oldukça güzel olduğunu bilmemize rağmen hava daha fazla kararmadan otel bulmak istiyoruz. Şehirde bir hayli tur attıktan sonra nihayet, şansımıza güzel ve uygun fiyatlı bir otelde yer buluyoruz.

Bugün de oldukça yorulduk şimdi bir duş alıp rahatlamanın tam zamanı.

Otele girişimizde resepsiyon görevlisi barı göstererek orada bir şeyler içebileceğimizi söylemişti. Duş alıp rahatladıktan sonra oraya gidiyoruz. Otelde bulunan yabancı turistler ve Faslılar da burada içkilerini yudumluyorlar. Biz de Casablanca birası içmeye alıştık ya, sipariş edip, içerek yorgunluk gideriyoruz.

Sabah erkenden gezimizin en ilginç duraklarından biri olan SAHRA ÇÖLÜ'ne doğru yola çıkacağız. Fas gezimizin en uzun yolu olacak yarınki yolumuz. O yüzden iyi bir dinlenmeye ihtiyacımız var.


YOLUMUZ SAHRA ÇÖLÜNE yazımı okumak için tıklayınız...


                                                                             İYİ SEYAHATLER


                              



FAS (MOROCCO) - MEKNES

Kasım 2017

Bugün yolumuz Rabat'tan Meknes'e doğru. Meknes'e gitmeden önce Moulay İdriss kentine uğrayacağız öncelikle. Rabat'tan kahvaltımızın ardında yola çıkıyoruz ve yine navigasyon yardımıyla doğruca bu kente varıyoruz.


Bu kent iki tepe üzerine kurulmuş, dış etkilere karşı korunaklı bir yer. Bu kente ismine veren, Moulay İdriss El AkhbarHz. Muhammed'in büyük torunu ve 1200 yıl önce Fas'a İslamı getiren kişidir ve türbesi de burada bulunmaktadır. Bu küçük kenti bu kadar ünlü yapan ve turistlerin uğrak yeri yapan neden de budur.


Kente aracımızla adeta tırmanarak ulaşıyoruz ve aracımızı uygun bir yere park ediyoruz. Kentin dik olan bölümüne değil, paralel olan çarşısına doğru yürüyoruz. Çarşı içinde en çok dikkati, kapılarının önünde kocaman bir sığır budu olan ve mangallarından çıkan dumanlarla, etrafa yayılan et kokuları nedeniyle  köfteciler çekiyor.




Tabii ki yabancıları görünce hemen içeriye çağırıyorlar ve ben birisine dönüste diye işaret ediyorum. Moulay İdriss Camisi ve Türbesini ziyaret ettikten sonra da burada lezzetli köftemizi yiyoruz. Resimdeki sığır budundan bir parça kesip, hemen orada makinada kıyarak köfte yapıp pişiriyorlar. Köftenin yanına kızarmış patates, patlıcan ve domates ekleyerek servis ediyorlar, yanında da bizim çoban salatası. Gerçi bize turist fiyatı veriyorlar ama ne yapalım Fas'ta zaman zaman böyle kazıklanacağız elimiz mecbur.



Çarşı içinden yolumuza devam ederek, Moulay İdriss Camisi ve Türbesi girişine ulaşıyoruz. Tabii ki girişte önümüze çıkan gencin Müslümanlık sorgulamasından geçiyoruz öncelikle. Bu gencin adı Jamal ve bize de bu cami ve türbede rehberlik yapacak, elimiz mecbur. Sorgulamanın ardından Nurşen için bir giysi getiriyor ve camiye giriyoruz. 



 Camii oldukça bakımlı ve güzel işlemeli duvarları dikkatimizi çekiyor.




Sırada Moulay İdriss El Akhbar Türbesi var. Türbe girişinde oturmuş insanlar önce yüzümüze kızgın ve şaşkın ifadelerle bakarken, rehberimiz Jamal onlara Türk ve Müslüman olduğumuzu söylemesiyle yüzleri gülüyor ve sanırım kendi dillerinden hoş geldiniz diyorlar.
(Resimde Nurşen türbede dua ederken).




Jamal bizi bir üst kata çıkarıyor ve bu katta da Moulay İdriss'in oğlunun türbesi bulunuyor. Bu bölümde ayrıca yine Molla'nın ailesi fertlerinizn de mezarları bulunuyor.




Cami ve türbe ziyaretimizi tamamlayınca Jamal bize istersek, kentin üst noktalarından şehrin panaromik görüntüsünü alabilmemiz için yukarıya doğru gidebileceğimizi söylüyor ve biz de kabul ediyoruz. Kabul ediyoruz ama yukarıya çıkıncaya kadar dilimiz beş karış dışarıya çıkıyor doğrusu. Çıkışta dinlene dinlene çıkmak zorunda kalıyoruz. O sırada bizim gibi o yolda dinlene dinlene çıkan biri daha vardı ve adam evlerden birine giriyor. Biz o adama çok acıyoruz, çünkü bizim için sadece bir seferlik olan bu yolu adamcağız belki günde bir kaç kez yürümek zorunda.



Yol üzerinde birinci terasta durup kentin panaromik fotoğraflarını çekiyoruz ve biraz soluklandıktan sonra üst terasa çıkıyoruz. Burada tabii ki daha güzel bir görüntü bulunuyor. (En üstteki resim)



Burada da bir kaç görüntü aldıktan sonra, ters taraftan inişe geçiyoruz. Bu yol üzerinde Fas'taki tek örnek olan silindirik minareyi görüyoruz. Daha önce yazmıştım, Fas'ta bütün minareler dikdörtgen prizması şeklinde diye.



Yolumuz üzerinde Nurşen Faslı küçük kızlarla fotoğraf çekilmek istiyor önce itiraz ediyorlar ama daha sonra gönülleri oluyor ve kabul ediyorlar.

Aşağıya doğru yürüyüşe devam ederken, üzerinde yük taşıyan eşekleri göstererek " Bunlar bizim taksilerimiz" diyor Jamal. 

Buradaki turumuzu tamamladıktan sonra, Jamal'a bir miktar bahşiş veriyorum ama biraz burun kıvırıyor ve bir miktar daha veriyorum ve gönlü oluyor.




Şimdi yolumuz, buraya sadece 3 km. mesafedeki antik kent Volubilis'e. Aracımızı bu antik kentin önündeki parka bırakıyoruz. Bugün üzerimizde bir yorgunluk var, nedeninin kent içinde yapmış olduğumuz dik yürüyüşe bağlıyoruz. Nurşen'in takati yok burasını gezmek için ve ben bu antik kenti yalnız dolaşıyorum.




Bu kent Moritanya Krallığı'nın bu bölgede hüküm sürdüğü dönemde kurulmuş ve daha sonra Roma İmparatorluğu'nun en uzak yerleşimlerinde biri olarak kullanılmış. Bu kente o dönemlerde 20 bin insan yaşadığına inanılıyor. 



Yerel zeytin üretiminden elde edilen zenginliklerle birlikte, halk hamamı, zafer kemeri ve parlamento binaları gibi, muhteşem mozaik döşeme çalışmaları ile tamamlanmış pek çok büyük konutlar  inşa edilmiş ve bir kısmı hala ayakta duruyor. O döneme ilişkin zeytin yağı elde edilen tesisler de burada canlandırılmış. Burası özellikle güzel korunmuş mozaikleri ile de dikkati çekiyor.



Sekizinci yüzyılda İslam'ın bölgeye gelişi ile birlikte kiliseler tahrip edilmiş. Volubilis, Roma İmparatorluğunun çökmesinden sonra da yüzyıllarca bir yerleşim olarak kalmış ve yerini korumuş. 






Buradaki turumuz da tamamladıktan sonra artık yolumuz Meknes'e. Meknes'e varınca ilk işimiz şehir içinde bir otel aramak oluyor. Dolaşırken dikkatimizi çeken Nice Hotel'e kalmaya karar veriyoruz. Canımız alkol çekiyor bu arada. Resepsiyona soruyorum nerede satıldığını, otelin barında da var ama en az 3 kat fiyat istiyorlar. Dışarı çıkıp alkol satan bir dükkan buluyoruz oradan aldığımız buz gibi Casablanca biralarını içip odamızda dinleniyoruz. İlgilenenler için bu dükkan tam şehir merkezinde ve cadde üzerinde.







O da ne !!!! dışarıdan bağırışlar çağırışlar geliyor ve merakla balkona çıkıyoruz. Meğerse o akşam Fas ile Fildişi Sahilleri futbol takımlarının maçı var. Fas bu maçtan 2-0 galibiyetle ayrılıyor ve 2018 Dünya Kupası finallerine kalıyor. Sokaklar caddeler mutluluktan havala uçan Faslı gençlerle dolup taşmış. Ben de onların bu sevincine kayıtsız kalmıyor ve onlara katılıyorum.

Artık yatıp uyuma zamanı, yarın önce Meknes'i gezeceğiz ve sonra yolumuz Fez kentine.




Kahvaltımızı takiben otelden eşyalarımızı alıp, aracımıza yüklüyor ve şehir turuna başlıyoruz. İlk ziyaretimiz kentin Medinasına (Eski Şehir). Buranın dar sokaklarında ilerlerken, yine çeşitli ürünlerin imal edildiği ve satıldığı dükkanlara da şöyle bir göz ucuyla bakıyoruz. Zaten durup dikkatli baksak hemen yapışacak dükkan sahibi. 




Doğruca Bou Inania Medresesi'ne ilerliyoruz. Girişini biraz zor da bulsak, sonuçta bu medreseyi de dolaşıyoruz. Gerçekten güzel bir tarihi yapı. Sütunları, kapıları ve olağanüstü ince oyma işçiliğiyle muhteşem bir görünüme sahip.

Medrese, Marinid hükümdarı Ebu İnan Faris'in babası Abu-el-Hasan Ali bin Osman tarafından 1341'de kurulmuş ve medresenin ismi daha sonra verilmiş.




Medresenin çatısına çıkıp oradan Medinayı seyrediyoruz. Fas'ta Cami ve Medrese gibi yapıların hepsinin yeşil renkli olması burada daha da dikkatimizi çekiyor. Medresenin hemen içinde bulunduğu bölüm ise Medinanın kapalı çarşısı.




Buradan aracımıza doğru yöneliyoruz ama, laf aramızda kadın kısmı, bu kadar çok dükkan içinden geçip de bir kozmetikçi görürse dayanabilir mi? Tabii ki Nurşen de sonunda kendini böyle bir dükkana atıyor. Denemek için birer adet krem, argan yağı ve sürme alıyor. Burada da kıran kırana bir pazarlıkla fiyatı yarıya düşürüyoruz.




Şimdi yolumuz Meknes'i 17. yüzyılda Fas'ın başkenti yapmış olan ünlü hükümdar, Moulay İsmail Türbesi'ne. Ama ne yazık ki bizim bulunduğumuz dönemde burada bir restorasyon çalışması var ve içeriye giremeden dönmek zorunda kalıyoruz. Burada da faytoncular peşimizi bırakmıyor ve ellerinden zorla kurtuluyoruz o süslü püslü saltanat faytonlarına binmeden.




Bu meydanda bulunan golf sahasına giriyoruz. Burası oldukça güzel ve bakımlı bir yeşil alan. Buradaki görevli, istersek golf dersi alabileceğimizi söylüyor ama ne bizim vaktimiz buna müsait ne de memlekete dönüşte devam edebileceğimiz bir golf sahamız bulunuyor.



Meknes'de de yine kralın bir sarayı var ama tabii burada da içeriye, diğer şehirlerde olduğu gibi, girmek yasak. Bize de yol boyu uzayıp giden bu sarayın duvarının fotoğrafını çekmek kalıyor.





Moulay İsmail döneminde yapılmış olan tahıl ambarlarına geliyor sıra. Moulay tahıl ve yiyeceklerin tazeliğini koruyabilmesi için 4 m. kalınlığında, 9 m. yükseklikte 10 adet odadan oluşan bir depo kurdurmuş. Bu depo şu anda sadece bir harabe.


Artık Fez'e doğru yola çıkma zamanı.....


 FEZ yazımı okumak için tıklayınız....



İYİ SEYAHATLER


                                                              



FAS (MOROCCO) - RABAT

Kasım 2017

Fas'taki seyahatimizin ikinci adımına geliyoruz. Kazablanka'dan yola çıkıp önce tali yoldan, sahil bölgesindeki yerleşimleri de görerek yolumuza devam ediyoruz. Daha sonra otoyola çıkarak daha hızlı bir şekilde başkent Rabat'a varıyoruz. 




Gelmeden önce internet üzerinden yapmış olduğum rezervasyonla burada iki gece bir apart otelde kalacağız. Apartlarda kalmak bazı ülkelerde daha rahat oluyor, çünkü eğer o ülke yemekleriyle ilgili sorununuz varsa burada kendiniz birşeyler yapabiliyorsunuz. Bizim için olmazsa olmaz peynir, zeytin, bal ve çay ile kahvaltı yapmak böyle yerlerde daha uygun oluyor.


Navigasyon yardımıyla, hiç bir levhası bulunmayan bu aparta ulaşıyoruz. Sanırım vergi vermemek için böyle bir uygulama içindeler. Apartın sahibi Mohammed çok iyi İngilizce biliyor ve çok yardımcı oluyor bize. Dil demişken şunu da belirteyim, Fas'ta en büyük handikaplardan biri de dil konusu. Burada Arapça ve Fransızca konuşuluyor ve İngilizce bilen ve konuşan insan sayısı çok az, ama buna rağmen uluslararası dil olan "Tarzanca"yı kullanarak da işinizi görebiliyorsunuz.



Buraya yerleşiyoruz ve hemen yakındaki pazardan bazı ihtiyaçlarımızı almak için çıkıyoruz. 

Artık akşam oluyor ve buradaki ilk gecemizi istirahat etmekle geçiriyoruz.

Bugün artık Rabat'ı keşfetme günü !!




Mohammed'in de katkısıyla şehir gezi planımızı yapıyoruz. Şehri gezimizde aracımızı kullanmayacağız, hemen kaldığımız apartın önünden kalkan tramvayla ulşım sağlayacağız. Tramvay oldukça yeni ve modern, bilet ücreti 6 dirhem. Biletinizi tramvay içinde bulunan kart okuma cihazına sokup okutmak gerekiyor, eğer bunu yapmazsanız sık sık gelen kontrollar tarafından ceza yazılıyor.



Eski şehir merkezi Medina'ya gelince tramvaydan iniyoruz. Mohammed'in en uzun ve en iyi olduğunu söylediği Medina içindeki Rue Souika sokağındaki çarşıyı baştan sona doğru yürüyoruz. Bu çarşı da Fas'taki diğer çarşılar gibi dar bir sokak ve yol boyunca baharatçılar, giysiciler, metal eşyacılar, kuruyemiş ve hurmacılar ve yol boyunca ortalığı duman dumana katan mangalcılardan oluşuyor. Her Medina'da olduğu gibi burası da pek temiz sayılmaz. 



Bu yol üzerinde bulunan bir camiden içeri girmek istiyorum, ayakkabılarımı çıkararak Nurşen'e veriyorum. İçeri girerken arkamdan Nurşen ve başkaları sesleniyorlar. Müslüman olduğumu ve Türkiye'den geldiğimiz söyleyince rahatlıyor ve memnun oluyorlar. Daha önceki yazımda da belirtmiştim, Hasan 2 camisi dışında gayrımüslimlerin camilere girmesi yasak bu ülkede.


Rue Souika sokağının sonunda denize varıyoruz. Buradan yürüyerek Kashbah Des Oudayas'a yürüyoruz. Buranın girişinde hemen rehber olduğunu söyleyen iki kişi yardımcı olmak istediklerini söylüyorlar. Ben rehberlik için ne ödeyeceğimizi soruyorum, 150 dirhem istiyor ilki, ben 20 dirhem öneriyorum ve adam dönüp arkasını gidiyor. Diğeri ise 50 dirheme düşürüyor rehberlik hizmetini ama ben istemiyorum. Zaten gezdikten sonra görüyoruz ki rehberlikle ilgili bir durum da yok doğrusu. (Pazarlık konusunu da Fas Genel ve Faydalı bilgiler yazımda daha geniş anlatacağım.)



Bu kashbah içini gezerken daha çok mavi renklerin hakim olduğuna şahit oluyoruz. Burada okyanus manzaralı bir kafede oturuyor hem biraz dinleniyor hem de Fas'ın ünlü nane çayından içmek istiyoruz ama yine adeta nane şurubu olan bu çayı içemiyoruz, çayın ücreti 11 dirhem. Fas'ta insanlar resimlerinin çekilmesinden hoşlanmıyorlar ve hatta tepki gösterenler de oluyor. Bu kashbah'ı gezerken bahçe duvarı üzerinde oturan iki Faslı kızla resim çektirmek isteyen Nurşen'in teklifini, kızlar sevinerek kabul ediyorlar.



Kashbah'ın üst kısmında bulunan burçlardan, okyanus manzarası oldukça güzel görünüyor. Burada da bir süre kalıp etrafın resmini çekiyoruz. Bu burçların alt bölümünde ise büyükçe bir plaj bulunuyor. Burada da "gönüllü" bir rehber yaklaşıyor yanımıza ve rehber istemediğimizi söyklüyorum, o da rehber olmadığını ve burada görevli olduğunu söyleyerek yanımızda yürüyor. Gezimiz bitince yine de doğal olarak bahşiş talebinde bulunuyor. Bir miktar bahşiş vererek yanımızdan uzaklaşmasını sağlıyorum.


Kashbah'ı gezme işimiz tamamlayınca dışarıya çıkıyoruz ve şimdi hedefimiz 5. Muhammed Mozolesi. Uzaktan görünüyor burası ve daha az yorulmak için taksi ile gitmeyi planlıyoruz ama Petit  taksiler cuma saati olduğu için yolcu almıyorlar. (Petit taksilerden de yine Fas Genel ve Faydalı Bilgiler yazımda söz edeceğim.)



Buradan yine yürüyerek Medina içinden yolumuza devam ediyoruz. Bu kez Cuma Namazı saati olduğu için, dükkanların büyük çoğunluğu kapalı. Bazı dükkanlar açık sanırım onlar da müslüman olmayan azınlıklara ait olanlar.





Nihayet 5. Muhammed'in mozolesine ulaşıyoruz. Güzel ve görkemli bir yapı burası.  Mozolenin dışında ve içinde özel kıyafetli korumalar bulunuyor. Mozolenin içinde bulunduğu alana olan giriş kapısı önünde iki adet atlı askerle fotoğraf çekiliyoruz, hiç bir itiraz gelmiyor onlardan. 


Mozolenin bahçesinden ilerleriyor ve mozolenin giriş kapısına geliyor ve içeri giriyoruz.



Mozolenin içinde ise 4 köşede de birer özel kıyafetli asker var. Onlarla da resim çekiliyoruz. 




Bugün ilginç bir gün çünkü 10 Kasım. Mustafa Kemal Atatürk'ün ölüm yıldönümünde Türkiye'de olmadığımız için, Fas Kralı 5. Mohammed'in mozolesinde hem onun için, hem de Atatürk'ümüz için saygı duruşunda bulunuyoruz. Nurşen de duasını ediyor.

Biraz 5. Mohammed'den söz edelim bu arada; 5. Muhammed Fransız işgaline karşı halkını örgütleyen ve tıpkı bizimki gibi emperyalizme karşı kurtuluş savaşı kazanıp bugünkü Fas'ı kuran lider. Bizim Mustafa Kemal Atatürk'e olan sevgimiz gibi, Faslılar da 5. Mohammedi öyle seviyorlar.




Mozolenin bulunduğu yapı çok büyük değil. Ziyaretçilerin bulunabildiği mekan mozolenin üst katında ve dört duvar boyunca adete bir balkon gibi. 5. Mohammed'in mezarı ortada ve baş tarafının iki yanında da iki oğlunun mezarı bulunuyor. 




Mozolenin tam karşısına inşa edilmiş olan 2. Hasan Camisi de işte bu iki oğlundan biri tarafından kendi adı verilerek yaptırılmış. Bu caminin de kapıları kapalı olduğu için içine giremiyoruz ve sadece dışarıdan fotoğraflıyoruz.



Caminin yanından Rabat yat limanı da oldukça güzel görünüyor.

Hava oldukça sıcak ve epeyce yorgun hissediyoruz kendimizi. Tekrar apartımıza dönüp bir süre dinlenip, Rabat'ı keşfetmeye devam edeceğiz.

Bir süre dinlendikten sonra tekrar yola koyuluyoruz. Şimdi yolumuz 5. Mohammed bulvarına. Bu bulvar üzerinde kralın sarayı bulunuyor ama sadece dışarıdan duvarlarını ve giriş kapısını seyredebiliyoruz çünkü içeriye girmek yasak. 





Saraydan 6. Mohammed Müzesi'ne ilerlerken yine güzel bir cami var adı Sahat Jamaa Assounah. Buraya da girip gezmek istiyorum ama yine kapıda bir sorgudan geçmem gerekiyor. Sorgu sırasında asık olan yüzleri, Türk ve müslüman olduğumuzu öğrendiklerinde, yerini mutlu bir gülümsemeye bırakıyor. Bu caminin minaresi 5. Mohammed bulvarından bakıldığında, bulvarın orta şeridinin sonuna denk geliyor.
















Sarayın hemen az ilerisindeki 6. Mohammed Müzesi bulunuyor ve doğruca buraya gidiyoruz. İçeride resim sergileri var ve bunlardan biri ünlü İspanyol ressam Goya'nın.














Müzede ayrıca Afrikada yaşayan insanların resim ve fotoğraf sergisi de bulunuyordu o sırada, onu da geziyoruz. Hakikatten çok güzel resimler ve harika çekilmiş fotoğraflar vardı.







Fas'a kadar gelmişken, bugünkü Kral 6. Mohammed ile resim çektirmemek olur mu? :)



Müzeyi gezip dışarıya çıktığımızda, bir öğrenci gurubuyla karşılaşıyoruz. Gezdiğim ülkelerin çocuk ve gençleriyle fotoğraf çektirmek benim seyahat geleneğim. Öğretmenlerinden izin alıp fotoğraf çekiliyoruz.



Müzeden sonra 5. Mohammed Bulvarı boyunca yürüyoruz. Bulvar oldukça güzel görünüyor ve yolumuz üzerinde eski Rabat Tren GarıParlamento Binası, kafe ve barlarıyla oldukça modern bir görünüm sergiliyor.  




Bulvarın sonunda bir yerlerden canlı müzik sesi geliyor ve oraya yöneliyoruz. Burada büyük bir çadırın içinde kermes var ve önünde ellerinde tefleriyle, Fas müziği yapan ve dans eden erkekler gurubu var. Biz de bir süre bu gösteriyi izliyor ve kermes çadırını dolaşıyoruz. 

Bu gösteriyi merak edenler alttaki linki tıklayarak izleyebilirler...



Çadırda bal çeşitlerinin, Argan yağlarının, ( Argan yağından da yine Fas Genel ve Faydalı Bilgiler yazımda genişçe bahsedeceğim), badem gibi kuru yemişlerin, çeşitli hurmaların satıldığı standlar bulunuyor. Buradan sadece badem alıyoruz, çünkü daha Fas seyahatimizin henüz başındayız.


Artık akşam oldu ve Mohammed'in önerisiyle Medina'nın tam karşısındaki otantik Dar Najii isimli restoranda, geleneksel yemekleri Tagine (Tajin) denemek istiyoruz. İki farklı tajin sipariş ediyoruz ki iki ayrı lezzeti test edebilelim. Nurşen'in önündeki tajin, dana eti, kuru erik ve lezzetli bir sostan oluşuyor. Benim önümdeki ise yine dana eti, zeytin ve patates kızartmasıyla aynı sostan oluşuyor.Hangisi daha güzeldi diye sorarsanız, tatlılı yemeklere alışkın olmadığımız için, benim yediğim tajin daha lezzetliydi diyebilirim.

(Tajin konusunda yine Fas Genel ve Faydalı Bilgiler yazımda daha geniş söz edecğim).



Bu lezzetli tajinlerimizi yedikten sonra, sıra yine buranın meşhur nane çayını içmeye geliyor sıra. Nane çaylarımız hazırlanırken çalışanlar adeta show yapıyorlar ve biz de onlara katılıyoruz.

 Şimdi apartımız dönüp istirahat etme zamanı yarın yolumuz Meknes'e. 

 Meknes'te görüşmek üzere.....


 Meknes yazımı okumak için tıklayınız...




İYİ YOLCULUKLAR