VİETNAM GENEL ve FAYDALI BİLGİLER

Şubat 2017


Geçen yıl düşündüğüm TaylandKamboçyaLaos ve Vietnam seyahatimi, bir ay gibi bir sürede yetiştiremeyeceğimiz düşünerek, Tayland ve Kamboçya ile sınırlı tutmuş, Laos ve Vietnam'ı bu yıla bırakmıştım. Bu yıl da bu iki ülke için bir aylık bir süreyi uygun gördüm.

Yol güzergahım: (Türkiye) İzmir- İstanbul, İstanbul - Bangkok (Tayland), Bankok - Vientiane (Laos), Vientiane - Kong Lo, Kong Lo - Vientiane, Vientiane - Vang Vieng, Van Vieng - Luang Prabang, Luang Prabang - Hanoi (Vietnam), Hanoi - Halong Körfezi, Halong Körfezi - Hanoi, Hanoi - Hue, Hue - Da Nang, Da Nang - Hoi An, Hoi An - Da Nang, Da Nang - Ho Chi Minh. Ho Chi Minh - İstanbul, İstanbul - İzmir şeklinde oldu.

Vietnam, tam adıyla (Socialist Republic of VietnamHindiçin'inde yer alan bu dört ülkeden biri. Gözlemlerime göre de gelişmişlikte de bu bölgede en ileri olanıdır. Nüfusu ise 100 milyon civarındadır. 1986 yılına kadar dünyadan izole bir biçimde yaşayan Vietnam, bu tarihten sonra dünyaya entegre olmuştur. 2000 yılına geldiğinde tüm dünya ülkeleriyle diplomatik ilişkileri kurmuş ve dünyanın en hızlı gelişen ülkelerinden olmuştur. Bu gün halen dünyanın komünizmle yönetilen 4 ülkesinden biridir.

Önce kısaca Vietnam tarihinden bahsedelim;
 

19. yüzyılda Fransız Kolonisi olan Vietnam, Fransızlara karşı Ho Chi Minh (Uncle Ho) ve sağ kolu General Vo Nguyen Giap önderliğinde verilen bağımsızlık mücadelesi sonunda, Kuzey Vietnam olarak bağımsızla kavuştu. O tarihten sonra Kuzey ve Güney Vietnam olarak bölünen bu ülke, kuzeyde komünist bir yönetimce, güneyde ise önce Japon, sonra Fransız ve daha sonra da Amerikan işbirlikçisi krallar tarafından yönetildi.

İki ülke 10 yıl süren ve Amerikalıların yenilgisiyle sonuçlanan, Vietnam Savaşı (Bu savaşla ilgili bazı yorumları Vietnam şehirleri yazılarımda paylaştım) ardından birleşerek tek bir ülke haline geldi. Birleşik Vietnam o günden beri komünist bir yönetim tarafından yönetiliyor.                                                                                                               
Vietnam, Laos'tan sonra çok farklı bir ülke olarak karşımıza çıkıyor. Daha Hanoi Havaalanında bile bu durum dikkati çekiyor ve bu ülke ile ilgili ilk olumlu yargıyı orada variyoruz. Havaalanı tertemiz, görevliler giyim ve davranışlarıyla çok düzgün görüntü veriyorlar.


Havaalanından otele doğru giderken geniş yollar, köprüler ve yol üzerindeki modern binalar dikkatimizi çekti. İkisi de komünist yönetimle yönetilmesine karşın, Vietnam, Laos'a göre çok çok gelişmiş ve modern bir ülkeydi.

 Vietnam'da (Hanoi, Halong Körfezi, Hue, Da Nang, Hoi An ve Ho Chi Minh (Saigon) şehirlerinde ve bölgelerinde bulunduk. Hepsinin farklı özellikleri olmasına karşın hepsi de güzel şehirlerdi. 1975 yılında sona eren Vietnam savaşı sonrası, bu kadar kısa bir zamanda modern bir ülke inşa etmişler, gerçekten kutlamak gerek.

 

Laos'ta bir tane dahi fabrika görmezken, burada büyük sanayi tesislerinin varlığına şahit olduk. Özellikle Hanoi'den Halong Körfezine doğru giderken yol boyunca oldukça büyük fabrikalar, enerji santralları dikkatimizden kaçmadı. Bir ülkede gelişmişliğin ölçüsü de enerji hatlarıdır ve burada daha yeni yapılan enerji hatlarını da gördük.

Laos'ta olduğu gibi, burada da dilenen insana rastlamadık. Ellerindeki malları satmak konusunda ısrar ediyorlardı ama asla para isteyene hiç rastlamadık.

Burada da fakir insanlar var ve küçücük evlerde yaşıyorlar. Ama Laos'taki gibi uçurumlar yok insanların yaşamları arasında.

Kuzey ve orta Vietnam insanları, güneye göre daha kibar ve nazik. Özellikle orta Vietnamda bulunan, Hue, Da Nang ve Hoi An da, belki de küçük şehir olmaları nedeniyle, insanlar daha sıcak, daha samimi. Ho Chi Minh insanları ve esnafı tam bir felaket, yabancı görünce ilk akıllarına gelen, kazıklamak oluyor. Bu yüzden dikkatli olmak gerekiyor. Kaldığımız otelden verdikleri şehir haritasının altında, hırsız ve yankesicilere karşı uyarı yazısı bulunuyordu, başımıza bir şey gelmedi ama dikkatli olmak gerekiyor demek ki.
 


Çocuklarsa her yerde çocuk...

Şimdi gideceklere faydalı bilgiler bölümüne geçelim.

ULAŞIM:

Bu seyahatimize THY ile gitmeye karar verdim ve en uygun fiyatı ile internet üzerinden bir acenteden üç ay önce bilet aldım. Daha ucuz alternatifler olmasına rağmen, yolculuk sırasında daha az çile çekmek için, THY'yi tercih ettim.

Uçak biletlerimizi internet üzerinden Ticket.com sitesinden almıştım. 10.01.2017 tarihli biletimizle, o tarihlerdeki İstanbul'daki olağanüstü hava koşulları nedeniyle seyahatimize başlayamadık ve üç gün gecikmeli olarak 13.01.2017 de gerçekleştirebildik. Acente ile yaptığımız görüşmelerimizde, THY'nin ücret farkı istememesine karşın, fiyat farkı istediler. Epeyce bir yazışma sonunda, daha doğrusu kavga ile ek ücret ödemeden gidiş biletimizi değiştirdiler. Ancak dönüş tarihini de, değiştirmek istediğimde, ki buna da THY ek bir ücret istemiyordu, bunu yapmadılar. Direkt THY sitesinden bilet alsaydım herhangi bir sorun ile karşılaşmadan biletlerimiz değiştirilecekti.

Acenteden bilet alırken böyle durumlarla karşılaşacağınızı da aklınızın bir tarafına yazın bence.


İlk uçuşumuz İstanbul-Bangkok oldu. Bangkok'ta geçen üç günümüz sonunda, Lao Airlines ile Bangkok-Vientiane yolculuğumuzu gerçekleştirdik. Laos'a ulaşımın çeşitli alternatifleri var, ama en kolayı bizim yaptığımız gibi olduğunu düşünüyorum. Laos'taki gezimizi tamamladığımız Luang Prabang'tan yine Lao Airlines pervaneli uçağıyla 1 saat süren yolculuktan sonra, Vietnam'ın Hanoi şehrine vardık.

Vietnam'da birbirine yakın olan şehirlerin arası yolculuğumuzu, otobüs ve taksi, uzun mesafeleri uçak ile gerçekleştirdik. Bu araçların hepsi de oldukça temiz ve bakımlıydı, Sadece Da Nang ile Hoi An arasında bindiğimiz halk otobüsü hariç, o da çok ucuzdu. Şehirler arası yollar da oldukça yüksek kalitedeydi.

Şehir içi ulaşımda taksi ve motorsiklet ile yolculuk yapabilirsiniz, fiyatları yüksek değil. Toplu taşım yok ya da çok az ve daha ziyade herkes kendi motorsikletleriyle ulaşım sağlıyorlar. Bu nedenle, eğer ki bu trafik içinde, yüreğiniz kullanmaya yeterse, kiralık motorsiklet ve bisiklet de ekonomik olmaları nedeniyle tercih edilebilir. Burada bölge ülkelerinin aksine tuk-tuk yok. Büyük şehirlerde taksimetre açmak istemiyorlar, pazarlıkla fiyat belirleniyor ama orta Vietnam'da taksiye binince şoför bir şey demeden, doğrudan taksimetreyi açıyor.


Vietnam'da büyük şehirlerdeki trafik tam bir felaket. Trafik ışığı genelde bulunmuyor ve olan yerlerde de ışığa bakan yok. Yaya geçitlerinden yeşil ışıkta geçerken bile güven içinde değilsiniz. Kaldırımda yürürken arkanızdan veya önünüzden gelen motorsiklet çarpabilir. Ama biz bu keşmekeşten sağ salim dönebildik memlekete. :)

VİZE:

Vize en çok baş ağrıtacak konu Vietnam için. Vietnam vizesi Türkler'e oldukça zor. Mutlaka Vietnamda faaliyet gösteren bir Turizm firması aracılığıyla alınmak zorunda, bu da bağımsız gitmek isteyenlerin işini zorlaştırıyor. Dolayısıyla Türkiye'den bir tur firması ile gitmek zorunda bırakılıyorsunuz.

Yeşil pasaporta vize yok. Bizim de pasaportlarımız yeşil olduğu için, kolaylıkla giriş yaptık. Pasaport polisi vizemizi sorduğunda, pasaportumuzun özel olduğunu söyleyince, gülerek "Evet siz önemli insanlarsınız" deyip giriş vizemizi vurmuştu.   

GEZİLECEK YERLER:

Vietnam'a gitmeden önce yaptığım planda, Hanoi, Halong Körfezi, Hue, Da Nang, Hoi An, Ha Chi Minh (Saigon) ve Mekong Deltası vardı. Ancak seyahatimiz Çin Yeni Yılı'na denk gelince, uçak bulmakta zorluk çektik ve iki günlük gecikmeyle Ho Chi Minh'e gelince, Mekong Deltası gezimizi gündemden çıkarmak zorunda kaldık.



Vietnam şehirleri yazılarımda uyarmıştım ama tekrar uyarayım, 20 Ocak - 21 Şubat, ki bu bölgenin gezilecek en iyi zamanı, bu bölgeye (Uzakdoğu) gelmeyin. Çünkü bütün Çin bu bölgeye akıyor, gürültücü ve rahatsızlık veren eğitimsiz bir kitle ile fiyatların tavan yapmış olduğu bir zamanda tatil yapmak zorunda kalıyorsunuz.

Tabii ki bu şehirlerin ve bölgelerin dışında da gezilecek yerler var. Yaptığım araştırmalar ve zamanımız gereği böyle bir geziyi tercih ettim. Zamanınız varsa bunlara ilave yerler ekleyebilirsiniz ama bunlar mutlaka olmalı bence.  

SAĞLIK: 

Vietnam şehirleri genel olarak temiz, bir Laos ve Kamboçya gibi değil ama çöp sorunu burada da yaşanıyor. Ama hijyen konusunda yine de dikkatli davranmak gerekiyor. Özellikle sokaktan alacağınız yiyecekler konusunda dikkatli olmak lazım. Çiğ yenecek sebze ve meyvelerin iyice temizlenmesine dikkat etmek gerekiyor.

Sivrisinek konusuna gelince, ne yalan söyleyeyim bizim ülkemizdeki kadar çok sivrisinek yoktu burada. Belki de bizim bulunduğumuz kurak ve serin mevsim dolayısıyla böyledir durum.

Yaptığınız gezi araştırmalarında, yazarların hangi mevsimde seyahat ettiklerini bilmenizde yarar var. Çünkü her mevsime göre durumda değişiklikler olabilir.

Her şeye rağmen, yanınıza gerekli olabilecek ilaçları almayı ihmal etmeyin.

YİYECEK:

Öncelikle şunu söyleyeyim, benim için kahvaltı olmazsa olmaz bir öğündür. Bu bölgede, genel manada çok yıldızlı otellerin dışında, bizim kahvaltı anlayışımıza uygun kahvaltı bulamazsınız. Daha çok diğer öğünlerde olduğu gibi kahvaltıda da normal yemek yiyorlar. O nedenle, aşağı yukarı seyahat süresince yetecek peynir, zeytin ve çayı yanımda götürüyorum. Bunlar bazı yerlerde yiyemediğim yemekler nedeniyle de kurtarıcı görevi görüyor benim için. Her yerde ekmek bulmak da zor ve bir "Bakery" tabelası görünce adete sevinçten uçuyorum. Burada bizim ekmeğimiz yerine yağsız, tuzsuz lapa pirinç kullanılıyor. 

Burada kırmızı et de bulmak kolay değil ve bulunanlar da pahalı. Bir deniz ülkesi olmasına karşın, deniz ürünleri de oldukça pahalı. Deniz ürünleri derken daha çok kabuklu deniz ürünleri revaçta, balık ise az ve çok pahalı. Daha ziyade domuz eti ve tavuk tüketiliyor. Buraya özgü yemeklerde ise çok acı biber ve baharat kullanılıyor o yüzden yemek siparişinde dikkatli olmak gerekiyor. Daha çok "vegan" besleniyorlar ve o nedenle sebze bulmak kolay ama pişirilmesi de onlara uygun, yani acı ve baharat olarak, yapıldığından yine yemekte zorlanabilirsiniz.


Biz zaman zaman ağız tadımıza uygun bir şeyler de bulduk, Da Nang'daki gibi. Fotoğrafta görülen et mangal gibi.


Ayrıca makarna veya şehriyeli, sebzeli  ve yine tercihe göre dana, domuz, tavuk veya deniz ürünleri eti olan çorbalar da oldukça lezzetli.

Burada Avrupa tarzı yemekler de var ve bu restoranlarda da yemek yedik. Bazen de, hemen bir Margarita Pizza ile hallediyorduk açlığımızı. Türk mutfağının tadı ile buraları kıyaslanmaz bile.

Burada Avrupa'da olduğu gibi Türk Döneri bulmak mümkün değil, sanırım daha önce belirttiğim gibi daha etine karşı olan ilgisizlik diye düşünüyorum. Ho Chi Minh yazımda tanıştığım bir Türk Maraş Dondurma'cısının ifadesiyle iki dönerci varmış, biri kapatmış diğeri ise bulunduğumuz şehir merkezine uzakmış.






Tabii ki tropikal meyveler ayrı bir lezzet. İçi kırmızı olan, beyaz olanı da var, ama kırmızı olan Dragon Fruit daha lezzetli. Durian, muz, özellikle karpuz ve ismini bilemediğim bir çok tropikal meyveyi denemek gerekiyor.







İÇECEK:

Vietnam'da dikkatimi çeken şeylerden biri de, halkın sigara ve içki kullanım düzeyi de oldukça düşük düzeyde oluşuydu. Diğer Çin Hindi ülkelerinde yerel viski ve vodkaları oldukça çok kullanılırken, burada daha ziyade yabancı menşeli içkiler bulunuyordu ve fiyatları da yüksekti.

Nurşen bir yerde sigara içerken, iki Vietnamlı kadının onu ilgiyle izlemesi ve adeta "kadın da sigara mı içer?" gibi aralarında konuşmaları dikkatimizden kaçmadı. Demek ki kadınlar, ki içeni de görmedik, sigara kullanmıyor burada. Sigara içen erkeğe de çok nadiren rastladık.




Yerel Tiger birası, fiyatının ucuzluğuna rağmen, oldukça lezzetli ve tazeydi. Elbette başka biralar da vardı ama, buraya gelmişken özellikle buranın birasını tercih ettik doğal olarak.








GECE HAYATI:

Vietnam'da geceleri hayat, Tayland'daki gibi renkli değil. Barlar ve restoranlar var ve özellikle büyük şehirlerde geç saate kadar yüksek sesli müzik çalıyorlar, ki bu nedenle, Ho Chi Minh'de kaldığımız otelde uyuyamayıp gece yarısı otel değiştirmek zorunda kaldık.


Bizim yaşımız öyle gece yarılarına kadar hatta sabahlara kadar eğlenmeye uygun olmadığı ve gün boyu yaptığımız geziler nedeniyle de oldukça yorgun olmamız nedeniyle yaşamadığım için, gece hayatından pek söz edemeyeceğim. Bu konuda genç gezgin arkadaşların yazılarına itibar edip okumanızı öneririm. :)

DİL:

İşleriyle sınırlı olmak üzere İngilizce biliyorlar. Dolayısıyla dil konusunda zorluk yaşamazsınız.

PARA:

Para birimi Dong ve bizim bulunduğumuz dönemde 1 USD = 18.500 Dong civarındaydı. Burada pazarlıksız bir şey yok, ama bu fakir insanların da yaşamını sürdürmeleri için para kazanmak zorunda olduğunu da unutmadan pazarlık edin.

İLETİŞİM:

İletişim oldukça iyi, gerek telefon gerekse internet her yerde var. Kısa süreli telefon kartları satılıyor burada ama ben ihtiyaç duymadım. Oteller, kafeler, restoranların hepsinde bedava ve hızlı wi-fi var.

MEVSİM:

Ekim ile Nisan arası burası için kuru sezon. Kasım ile Şubat ayları arası serin sezon (onlar için serin, bizim için ılık). Mayıs ile Eylül arası yağışlı sezon olarak tanımlanıyor. Yağışlı dönemde hem yağışın etkisi, hem de sıcağın yarattığı rutubet nedeniyle, seyahate uygun değil. En iyi dönem de Kasım ve Şubat ayları oluyor ki bizim seyahatimiz 13- 26 Ocak tarihlerine denk gelmesine rağmen bazen nemden rahatsız olduk.


İYİ SEYAHATLER


VİETNAM - HO CHI MINH (SAIGON)

Şubat 2017


Da Nang'dan Vietnam Airlines uçağı ile yaklaşık 1 saat 20 dakikaklık bir uçuştan sonra, Güney Vietnam'ın başkenti Ho Chi Minh'e (eski adıyla Saigon) vardık. Bu arada şunu da söyleyeyim, hala Saigon adı da çok kullanılıyor.

Bu uçuşumuz öncesinde terminalde beklerken Nurşen kullandığı tabletini bekleme salonunda unutmuş ve uçak kalkınca farkına vardı ama yapacak bir şeyimiz yoktu. Havaalanında kayıp eşyaya müracaat etmemiz ve bir yazışma zinciri sonunda, Türkiye'ye dönerken tableti kayıp eşyadan teslim aldık. Bu konuda dürüst davranan görevlilere çok teşekkürler.

Burası diğer şehirlere göre farklı bir yer. Esnafı biraz bizim uyanık esnaflar gibi ve her an  müşteriyi kazıklamaya hazırlar. Bunu Ho Chi Minh'de geçirdiğimiz 3 gün boyunca ve hatta havaalanına dönüşteki takside dahi yaşadık. O yüzden gidecek olanlar bu şehrin bu durumuna hazırlıklı olmalı.

Tutuğumuz taksi ile, Booking.com'dan yaptığım 2 günlük rezervasyonla, ki hep bir günlük yaparım aslında, otelimize vardık. Otel görevlileri bizi odamıza çıkardılar, oda havasızdı ve penceresi dahi yoktu. Ben görevliyle tartıştım ve başka oda veridiler. Güzel de bu kez gece dışarıdan gelen yüksek sesli müzik yayınları nedeniyle uyumak ne mümkündü. Gece saat 01.00 de kalkıp başka bir otele taşınmak zorunda kaldık. Kaldığımız otelin ismi New Sunny idi kesinlikle bu otelde kalmamanızı tavsiye ederim.



Otelimize vardıktan kısa bir süre sonra şehri gezmeye başladık ve ilk hedefimiz War Remnant Museum oldu. Aslında bu müze başlı başına bir yazı konusu olacak nitelikteydi ama bu yazıya sıkıştırmaya çalışacağım.

Müze girişinde Vietnam savaşı döneminden Amerikalılardan kalan bir çok ağır silah, uçak, tank, helikopter, ve zırhlı araçlar gibi silahlar sergileniyordu.





Müze girişinin bir bölümünde Vietnam savaşı döneminde, dünyanın çeşitli ülkelerinde savaş karşıtılığı ve Vietnam'a destek gösterilerinin bulunduğu çeşitli fotoğraf, yazı, broşür gibi materyaller sergileniyor.

Dünyanın pek çok ülkesinde bu savaşa karşı yapılan gösteriler sergilenirken, ülkemizle ilgili herhangi bir materyale rastlamadım.



Müzenin insanı en çok üzen bölümü ise "Savaş Suçları" bölümü. Buradaki yazıları okurken, resimleri izlerken bile yüreğimiz buruluyor, içi titriyordu. Bu yüzden burada fotoğrafların en uygun olanlarını paylaşmak istiyorum. Çünkü sizlerin de aynı duyguları yaşamanızı istemiyorum.


Amerikalıların bu savaş sırasında kullandıkları kimyasal silahlar neticesinde, resimde görüldüğü gibi yeni doğan çocuklarla böyle bir sakat nesil ortaya çıkmış. Burada her türlü kimyasal silahı denemişler, kullandıkları napalm bombası ile birçok insanı adeta kavurarak öldürmüşler.


Savaş esirlerine de insanlık dışı eziyet ve işkenceler yapmışlar. Bazı esirleri helikopterlere bindirip yüksekten aşağıya atmışlar. Bazılarını da zırhlı araçların arkasına bağlayarak sürükleyip öldürmüşler.
     

Müzede birçoğumuzun bildiği o ünlü fotoğraf da yer alıyor. 8 Haziran 1972 tarihinde ABD canilerinin kullandığı napalm bombası atıldığı bölgede her yeri yakıyor. O zaman 9 yaşında olan Phan Thi Kim Puhe isimli kız çocuğu da atılan bombadan yanıyor. Bu resim başta Pulitzer olmak üzere gazeteci Nuynh Cong Ut'a çok sayıda ödül kazandırmış.


Bu savaşta, çoğunluğu sivil halk olmak üzere, 3 milyon Vietnam insanı öldürülüyor, 2 milyonu yaralanıyor ve 300 bin Vietnamlı ise kayboluyor. Amerikalıların bu savaştaki asker kaybı ise 60 bin olmuş.


Yine müzede birçoğumuzun hatırlayacağı bir fotoğraf da, bir Güney Vietnam askerinin, bir Kuzey Vietnamlı sivili infazının fotoğrafı. Bu Amerikan Emperyalizmi işbirlikçisi hainin sonunu bilmiyorum ama merak ediyorum doğrusu .



Savaş sırasında Vietnamlılar, bizim kurtuluş savaşında halkımızın cepheye silah ve mühimmat taşımasına benzer yöntemlerle çalışmışlar. Kimisi sırtında, kimisi bisiklet ile. Yakalanan bu sivillere de Amerikalılar tarafında ağır işkenceler uygulanmış.


Müzenin bir bölümü de, çoğu savaşta hayatını kaybetmiş gazetecilere ayrılmış. Onların çektiği olağanüstü fotoğraflar da burada sergileniyor. Onlardan biri Larry Burrows.



Ve fotoğraf Amerikan askerlerinin, Vietnam'da yaşattıkları vahşet ve yaşadıkları bu mağlubiyet sonunda arkalarına bakmadan, geldikleri gibi gittiklerinin fotoğrafıdır.


Bu arada önce Fransızlara ve daha sonra Amerikalılara karşı verilen bu ulusal kurtuluş savaşının büyük generali Vo Ngyen Giap'ı da anmadan geçmeyelim.


Aslında bu konuda yazacak çok şey ve paylaşılacak çok resim ve belge var ama yukarıda da yazdığım gibi, burası bile sadece bir yazı konusuyken, bu sayfanın sınırları arasında sadece böyle özetleyebildim.



Sırada Reunificaition Palace (Yeniden Birleşme Sarayı) ya da İnterpendence Palace (Bağımsızlık Sarayı) vardı. Bu bina Vietnam tarihinde oldukça önemli bir yer işgal ediyor. 1871 yılında inşa edilen bu bina, Fransız genel koloni yönetim binası olarak kullanılmaya başlanmış. 1954 yılında Cenova anlaşmasını takiben adı Bağımsızlık Sarayı olmuş. Burada ilk başkan Ngo Dinh Diem yaşamaya başlamış. Sarayın 1962 yılında bombalanarak yıkılmasının ardından, yeni bir dizayn ile yeniden inşa edilmiş. Fotoğraflarda sarayın yeni ve eski hali.


30 Nisan 1975 yılında, Kuzey Vietnam tankları sarayın etrafını kuşatıp, Kuzey güçleri saraya girmiş ve Kuzey Vietnam bayrağını göndere çekmiş. Güney Vietnam teslim olmuş ve daha sonra iki Vietnam birleşip tek bir devlet haline gelmiş.


Şu anda müze olarak kullanılan bu sarayın içini gezdik. Geçmiş dönemle ilgili bir çok eşya, fotoğraf ve yazılarla, o dönem anlatılıyordu.


Şimdi de sırada Saigon Notre Dame Katedrali vardı. Katedral tatil nedeniyle kapalı olduğu için içine giremedik. Sadece dışarıdan fotoğraflamakla yetindik.



Hemen katedralin yanında Saigon Central Post Office (Saigon Merkez Postanesi) bulunuyor. Halen aktif olarak çalışan bu postanenin dizaynı da ünlü Fransız Mimar Gustave Eiffel tarafından yapılmış.


Doğrusu yolculuk ve ardından yürüyerek yaptığımız bu gezi sırasında oldukça yorulduk. Yavaş yavaş otele dönerken, People Commities binası ve önündeki Ho Chi Minh heykeli önünde biraz soluklandık.


Akşam kaldığımız otele sadece onlarca metre uzaklıktaki Pham Ngu Lao sokağında yürüdük. Bir yandan sokağı incelerken bir yandan da damak tadımıza uygun bir yiyecek bulunan restoran aradık. Bu sokakta da Bangkok'taki Koh San Road benzeri görüntüler vardı. Yabancı turistlerin buluşma mekanı gibi bir yerdi bu cadde. Her tarafta barlar, restoranlar ve barlar önünde genç Vietnamlı kızlar vardı. Yemeğimizi yedikten sonra dinlenmek için otelimize döndük. Dönüşte başımıza geleni yukarıda paylaşmıştım.


Sabah kahvaltısının ardından, otelden aldığımız tur ile bugün Cao Dai Tapınağı ve Cu Chi tünelleri gezimiz vardı. Otobüs ile bütün gün devam edecek olan turumuz sabah 08.30 da başladı Otobüsümüzü beklerken parkta ayak tenisi oynayan Vietnamlı gençler oldukça başarılıydilar. Yaptıkları estetik hareketler oldukça ilginçti. Bu sporu genç - yaşlı Vietnamlılar çok seviyor ve yapıyorlar.


Tur rehberimiz, kendisinin emekli bir Güney Vietnam yarbayı olduğunu söyledi. İyi derecedeki İngilizcesiyle (biraz da ukala) bize uzun uzun Vietnam savaşı dönemini ve kendisinin o dönemdeki yaşadıklarını anlattı yol boyunca. (Resimde rehberimiz Cu Chi bölgesinde tahrip edilen bir Amerikan tankını anlatırken )


İlk durağımız  Cao Dai Tapınağı oldu.  Caodaism, Güney Vietnamda 1926 yılında kurulmuş olan tek tanrılı bir din. Rehberimizin dediğine göre, içinde bu tapınağın da bulunduğu 1.000.000 m2 bir alan üzerine kurulmuş, görevlilere ait konut ve ofisler ile hastaneye kadar bir çok şeyin bulunduğu bir kompleksti burası.


Tabii en önemli yer bu tapınaktı. Günde 4 kez dua edilen bu tapınaktaki en önemli dua zamanı, yabancı turistlerin de izlediği öğleden sonra olanıymış. Yabancılardan buraya girerken, saygı nedeniyle, açık kıyafetler olmamasını istiyorlar ama oldukça açık giyimli bir turiste de ses çıkarmadıklarını gördük.


Bembeyaz kıyafetleri içinde yüzlerce kişinin birlikte dua etmesi, ya da tapınması, güzel bir görsellik oluşturuyordu. Yabancı turistleri içerideki balkon bölümüne alıyorlar ve buradan fotoğraf çekilebiliyordu. Aynı zamanda bu balkonda dini müzik yapan bir grup da oturarak enstrümanlarını çalıyorlardı.


Şimdi yolumuz Cu Chi Tünelleri'neydi. Yol üzerinde öğle yemeğimizi yedikten sonra, Cu Chi Tünellerinin olduğu bölgeye vardık. Girişte önce bir televizyondan ve daha sonra bir görevli tarafından bu tünellerle ilgili bilgi veriliyor.


Rehberimiz eşliğinde bu bölgede tura başladık. İlk olarak altı yapraklarla doldurulmuş bir ağacın dibine geldik ve rehberimiz bizden bulunduğumuz yeri eşelememizi istedi. Birisi eşelenirken bir kapak ve altından tünele çıkış yolu ortaya çıktı. Gruptan bir genç girmeyi denedi ama uzun boyu nedeniyle yapamadı.



Yolumuzun üzerinde, Amerikan askerleri için kurulmuş tuzak örnekleri vardı. Vietnam askerlerinin dinlenmeleri de, mühimmat hazırlıkları da görsel olarak düzenlenmiş. Fotoğrafta görülen aslında bir karınca yuvası değil, tünellerin havalandırma bacası ama iyi kamufle edilmiş.
 
   
Tabii ki en önemlisi tüneller. Rehberin anlattığına göre, tünellerin toplam uzunluğu 250 km'ymiş. Tüneller o kadar dar ki o iri cüsseli Amerikan askerlerinin buraya girmesi mümkün değil. Girseler bile öndeki vurulsa arkadakiler geriye kaçamayıp, resmen krize girerler bu tünellerde. Tünel girişine bakarmısınız !!!


Nurşen ve ben bir deneme yapmak istedik ama içimiz daraldı ve en kısa çıkıştan kendimizi dışarıya attık. İri yarı iki yabancı gencin arkamızdan aynı yerden dışarıya çıktıklarında yüzleri görülmeye değerdi doğrusu..:)

Bu tünellere Amerikan askeri zehirli gaz veya alev topu attığında, Vietnamlılar tünellerin devamında bulunan Mekong nehrine gidip yıkanıp zehirden arınıyorlarmış.


Tüneller turumuzu tamamladıktan sonra tekrar dönüşe  Ho Chi Minh'e döndük. Artık Vietnam'daki son gecemizdeydik. Ama yorgunluktan gezecek halimiz kalmamıştı ve yemeğimizi yedikten sonra dinlenmeye çekildik.


Vietnam deyince trafiğinden söz etmeden geçmek olmaz, ki Hanoi yazımda da yazmıştım, tam bir felaketti doğrusu. Çoğu yerde trafik ışığı yoktu ama olan yerlerde bile, ışıklara bakan bile yoktu. Karşıdan karşıya geçerken resmen üzerimize sürüyorlardı araçlarını, yol vermek diye bir anlayışları asla yoktu. Sağ salim dönebildiğimize adeta şükür ediyoruz.


Türkiye'ye dönüş uçağımız 19.30'da bu günü kendimizi yormadan geçirmemiz lazım o yüzden oteli eşyalarımızı orada bırakarak, oteli geç terk ettik. Birkaç hediyelik eşya almak için Ben Than Market' e gittik. Burası da bir kapalı çarşı içinde giysiden meyveye kadar her şeyin satıldığı bir yerdi. Dolayısıyla da turistlerin uğrak merkezlerinden biriydi.


Buradan biraz alışveriş yaptıktan sonra, otelimize doğru dönerken yolda bir yeraltı çarşısı gördük. İçi oldukça temiz ve yiyecek satan dükkanların da bulunduğu bir çarşıydi burası. Yiyecekler de oldukça güzel ve temiz görünüyordu, neden burasını geç bulduk diye hayıflandık. Burada bir şeyler içerken Turkish Ca Lem yazan bir dükkan dikkatimi çekti. Oraya gittim, Gaziantepli bir Türk işletiyordu orasını. Daha sonra orada yaşayan, birisi Balıkesirli diğeri Konyalı iki Türk genci daha geldi anlarla tanıştık.Onlarla da bir hatıra fotoğrafı çekildim. 

Laos ve Vietnam'da bulunduğumuz bir ay boyunca sadece 5 Türk'e rastladık.


Yola çıkmadan bir de masaj yaptırmak istedik. Hem vücudumuzun buna ihtiyacı vardı ve hem de yolculuk öncesi iyi gelecekti. Masajın adına yağlı Vietnam masajı deniyor ve masajcı kızlar ellerini, ayaklarını, dizlerini, dirseklerini kullanarak yapıyorlardı bu masajı. Bir masaj ancak bu kadar güzel olabilirdi. Bu bölgede bulunan Tayland, Kamboçya, Laos dahil en güzel masajı burada yaptırdık. Gidecek olanlara hararetle tavsiye ederim. (fotoğraf temsili)

Evet artık bu bir aylık Laos ve Vietnam turumuzun sonuna geldik. Saigon Havaalanından Türk Hava Yolları tarifeli uçağıyla memlekete dönüyoruz. Bir başka seyahatimizde görüşmek üzere hoşçakalın...


Vietnam Genel Bilgiler yazımı okumak için tıklayınız......



İYİ SEYAHATLER