ARNAVUTLUK - TİRAN

Balkan seyahatlerini Deniz Yavaş'ın kaleminden okuyoruz.

Eşimle Kurban Bayramı’nı fırsat bilip, 3 Ekim — 7 Ekim 2014 tarihleri arasında 4 günlük bir Arnavutluk, Makedonya, Kosova turu planladık. Dedem Kosova doğumlu, babaannemin ailesi de o doğmadan önce Kosova’dan Türkiye’ye göç etmişler. 8 sene önce annem, babam, abim ve ben arabamızla Manisa-Edirne-(Sofya üzerinden)Üsküp-Prizren-tekrar Üsküp-Ohrid-Selanik-İzmir şeklinde bir “Ata Toprakları” turu daha yapmıştık. Bu geziden bahsetmeyi çok sevdiğim için eşim de benim kadar heyecanlı.

PLANLAMA:

Vize gerektirmediğinden mi, “backpack” tur yapmak istediğimizden mi bilinmez önceki gezilerimize nazaran daha az hazırlandığımız bir tur oldu. Biraz da önceki gelişimden aklımda kalan bilgilerime güveniyordum. (Bazı sorularıma internette cevap bulamadım, o yüzden detaylı olarak yazacağım) Genel hatlarıyla nerelere gitmek istediğimiz belli, ama hangi gün nerede olacağımıza bile karar vermemiştik, her akşam yatmadan önce otellerin wi-fi’larını kullanarak booking.com ve airbnb’den ertesi gün için kalacak yer baktık. En sonda söyleyeceğimi başta söyleyeyim: “Gerçekten çok ucuz bir tatil oldu, ama gittiğim yerlerde öyle aman aman bir şey gördüm diyemem.”


TIRANA (TİRAN):

Cuma öğlen Sabiha Gökçen Havaalanı’ndan Pegasus’la Tiran-Rinas Havaalanı’na geçtik. Tiran Havaalanı ufak, pasaport geçişi yarım saat sürdü. TL çeviremeyiz diye Türkiye’de Euro almıştık ama hiç gerek yokmuş. Havaalanında TL-Leke çeviriyorlar. Bu şekilde tek kur farkı ödüyorsunuz. Yaklaşık olarak: 50 Leke = 1 TL

Havaalanınından çıkmadan güvenle araba kiralayabileceğiniz Avis, Sixt, Budget şirketleri mevcut. Arnavutluk trafiğinin sorunlu olması ve Kosova sınır geçişi için kiralamacının kesin konuşmaması nedeniyle araba kiralamadık. Sonradan gördük ki ne trafik kötü, ne de Kosova girişinde sorun oluyor. Makedonya sınırından alınacak bir Green Card ile kolayca geçebiliyorsunuz. Arnavutluk trafiğine kötü diyenleri de iş çıkışı Ümraniye’ye beklerim =)





Saat başı Rinas’tan Tiran’a pembe midibüsler var. Havaalanından çıkınca taksicilerden kurtuluyorsunuz hemen önünüzde. Kişi başı 250 Leke’ye 45 dakikada Tiran’a gidiyor. (Resimde koyu mavi ile işaretlediğim yerde iniyorsunuz) Görebildiğim kadarıyla Tiran’da insanlar (özellikle erkekler) sert mizaçlı ama herkes yardımsever. Hatta biraz fazla! Yol sorduklarımızla Cem Yılmaz’ın Faruk Eczanesi repliği benzeri durumlar yaşadık. Bilen bilmeyen sizi bir yöne yolluyor. (Dayıcım çok basit “Bilmiyorum” lan) :)

Tiran’da görecek fazla bir şey yok. Şehrin merkezi resimde kırmızı ile çizdiğim yerin içi (İskender Bey meydanı ve çevresi). Adriyatik balığı yemek istediğimiz için “Rozafa” adındaki meydana yakın bir deniz ürünleri restoranına gittik. Fiyatlar gerçekten şaka gibi. Yarım kilo barbun, ahtapot, karides vs. olan koca tabak 7–8 lira! İçecekler de bir o kadar ucuz! Yemeğin ardından trileçe mi dondurma mı yiyelim diye düşünürken bir sonraki durağımız -Struga(Şıtruga) üzerinden- Ohrid’e nasıl gideceğimizi ayarlamaya karar veriyoruz. Tiran International Hotel’in hemen arkasında 3 otobüsün park edebileceği bir otopark var. Şaşırmayın, orası otobüs terminali(resimde pembe ile işaretledim). Sabah 6 otobüsü olduğuna ve oradan kalkacağına emin olduktan sonra barların olduğu sokağa (Rruga Ismail Qemali) doğru ilerliyoruz, üniversitenin hemen arkasında yeşille işaretlediğim yer. Güzel ve (gerçekten çok) ucuz bar ve clubları var. Burada eğlenebilirsiniz.




İYİ SEYAHATLER

ÖZBEKİSTAN - TAŞKENT

Eylül 2014


Kazakistan'da iş yaptığım sıralarda hep Özbekistan'a gitmeyi düşünmüş ama bir türlü fırsat bulamamıştım. Oradaki firmamı kapattıktan sonra, Türkiye'den Özbekistan'a gitmek varmış.

Özbekistan’da ilk durağım Taşkent oldu. Taşkent, tertemiz geniş caddeleri ve kaldırımları olan bir kent. Ağaçlık ve yeşillikler içerisinde. Sovyet döneminde yapılan geniş cadde ve kaldırımları her gittiğim eski sovyet ülkelerinde de gördüm. Belki de Sovyetlerin en büyük icraatı bu olmuştur diye düşünüyorum.



Başkent Taşkent'te ulaşımı çok kolaylaştırmış olan bir metrosu bulunuyor. Şehri gezerken hep bu metroyu kullandım, ücret 1 TL idi.

Otelime yerleştikten sonra Özbek parası (Sum) almak için, para değiştirme ofisine giderken bell boy yanıma yaklaşıp doları 2700 Sum’dan bozabileceğini söyledi. ofiste 2430 kurdan bozuyorlarmış ama ben ne olur ne olmaz diye ofise gittim. (Semerkand’da kur 3050). 100 dolar bozdurmak istedim, görevli emin olup olmadığımı sordu ben de eminim dedim ve geriye alamayacaklarını söyledi ben de tamam dedim. Sonra parayı bozdular en büyük para 1000 sum (yaklaşık bizdeki 1 lira) dolayısıyla bir çuval para oldu. Bu kadar parayı taşımakta zor bir durum o nedenle 50 dolar bozdurmaya karar verdim. Ne yapayım bittikçe bozdurum diye düşündüm. :))) . Daha sonra yine aynı bell boy dan bozdurdum ama bu sefer  5000 sumluk banknotlar verdi bana. 5000 likler yeni çıkmış, yılbaşından sonra paralar değişecekmiş.

Burada eski medreseler, camiler oldukça ilgi çekiciydi. Bulunduğum süre içerisinde iki müzeyi gezme fırsatım oldu, bunlar Edebiyat ve Amir Temur Müzeleriydi. Tarih ve Sanat müzeleri de olmasına karşın bunları gezme fırsatım olmadı.  Bir müzeyi doğru dürüst gezmek saatleri alıyor. Müze giriş ücretleri de düşük. Zaten genel olarak pahalı bir ülke değil Özbekistan.


Amir Temur buranın en önemli figürü. Gittiğim her yerde ona ilişkin hep bir şeyler gördüm. Bu Özbek hükümdar aşağıdaki haritada da görüleceği üzere, sınırları oldukça büyük bir alana yaymış. Hepiniz de hatırlarsınız Ankara savaşında Yıldırım Beyazıt’ı yenerek tahttan da indirilmesine sebep olmuştu. Bize onu tarih derslerinde hep ondan “Aksak Timur” diye bahsedilmiştir ama buradaki adı Amir Temur. Osmanlıyı bozguna uğratması nedeniyle sözde aşağılamak için söylendiğini düşünüyorum şimdi bu tanımlamanın doğrusu. Buranın en büyük milli kahramanı. Taşkent'te onun adına büyük bir meydan, meydanda at üzerinde bir heykeli ve adına büyük bir müze bulunuyor.

Adına yapılmış olan müzeyi gezdim gerçekten büyük bir hükümdara yakışır, ihtişamlı bir müze yapmışlar. Bu müzede ona ilişkin bilgi, belge, resim, giysileri ile soyuna ilişkin belge ve resimler sergileniyor.








Özbekistan’da gördüğüm, Amir Temur birinci figürse, Ali Şir Nevai ikinci figür. Burada ona çok önem de değer veriyorlar. Hem Amir Temur müzesinde hem de Edebiyat müzesinde onun için özel bölümler var. Taşkent'te ve Semerkand'da da adına bir park ve bir heykeli  bulunuyor.


Resimdeki Ali Şir Nevai'nin heykelinin önünde bulunduğu Edebiyat Müzesini  gezdim.  Burada da, Türk-Arap-İslam edebiyatından hatırlayacağımız ünlü edebiyatçılara ilişkin resim, onlara ait el yazması eserler ve bilgiler sergileniyordu. Aslında sadece bu müze bile bir yazı konusu olabilir. Ama çok sıkıcı olmaması için özetle yazıyorum.


Yine de kısaca Ali Şir Nevai ile ilgili bir alıntı yapalım;

"Sadece Çağatay Türkçesi’nin değil, bütün Türk edebiyatının en büyük şairlerinden olan Nevai, Herat’ta dünyaya geldi. Babası Kikçine Bahşı adlı zengin bir beydi. Kikçine Bahşı, Timuroğulları’ndan Ebul Kasım Babür’ün hizmetinde bulunmuştur. Fakat ülkesinde çıkan karışıklıklar yüzünden, oğlu Ali Şir ile beraber yurdundan uzaklaşmış, Irak’a gitmiş ve Nevai’nin ilk gençlik yılları, bu yüzden, vatanından uzakta geçmiştir. Nevai, babasının ölümünden sonra, yine Ebul Kasım Babür tarafından himaye edilmiş ve iyi bir tahsil görerek yetişmiştir. Hayatının en önemli kısmı çocukluk ve mektep arkadaşı Horasan Hükümdarı Hüseyin Baykara’nın yanında geçmiştir. Herat Sarayı’nda mühürdarlık görevinde bulunmuş, vezirlik ve emirlik ünvanları taşımıştır. Onun görevde bulunduğu dönemde devlet, hem idari hem de ilmi bakımdan yükselmiştir. Onun sayesinde Herat şehri, bir bilim ve kültür merkezi olmuştur."


Bu müzede hem edebiyatçı, hem de iyi bir savaşçı olan hükümdar Babur'e de bir bölüm ayrılmış. Ona ait resim ve belgelerden örnekler vardı.



Aşağıda sadece bir kısmının resimlerini paylaşabileceğim edebiyatçılara ait el yazması eserler, resimler ve onları anlatan bilgiler de yer alıyor bu müzede.


        HAFIZ ŞİRAZİ


                                      HAFIZ HARZOMİ


                                                                                FUZULİ                      
             
                        TURDİ


                                           MAŞRAB


                                                                                 UBAİSİİ


 Gezgin ve yazar ; FURKAT

Şimdi de biraz şehri gezelim;


Taşkent’in ünlü Chorsu (Çarşı)'sı var. Tarihte İpek Yolu üzerinde yer alan Taşkent’in, hala ticarette taşıdığı önemi ve canlılığını burada gözlemledim.


Çarşıya çok yakın bir mesafede Kukeldaş Medresesi bulunuyor. XVI. yy.da yapılmış olan Kukeldaş Medresesi en eski yapılarda biri olmasına rağmen, restore edilerek şimdi İslam koleji olarak kullanılmaya başlanılmış.


Müstakillik Meydanı (Bağımsızlık Meydanı); Burası fotoğrafta da görüleceği gibi güzel bir meydan. Burada bir anne kucağında bir çocuk (Sanki Meryem Ana ve kucağında İsa izlenimi veriyor) ve üzerinde dünya olan bir heykel var burada.


Parkın girişinde de leylek heykellerinden oluşan bir de tak da var.


Yine bu meydana yakın 1917 Sovyet Devrimi sonrasında, 1918 yılında Taşkent'e sürgün edilmiş olan, Grand  Dük Nikolai Romanof'un Sarayı da oldukça görkemli.


Karasaray yolu üzerinde bulunan Hast İmam Meydanı ve Hazreti İmam Camisi de görülmesi gereken yerlerdendi Taşkent'te


Camii gezmek için içeri girerken bir görevli el işaretiyle yasak dedi ve dışarıya çıktım. Baktım içeriden çıkanlar var, niye onlar içeride diye sordum adam içeri giremezsin demedim fotoğraf yasak dedim dedi. İçeriye girdim ve dışarıdan o muhteşem görüntülü olan caminin içi çok sadeydi. Bizdeki camilerin aksine.



Yine bu meydanda Barakhon Medresesi var.


Medresenin odaları turistik eşya dükkanları olarak kullanılıyor. Güzel el yapımı hediyelik eşyalar vardı burada.


Bu meydanda ayrıca Tilla Şeyh Camisi de bulunuyor.


Meydan içinde aynı zamanda Namazgah Camileri de bulunmakta.


Meydanını arka bölümünde ise Taşkent İslam Enstitüsü bulunuyor.


Bir gece şöyle hem bir geleneksel Özbek mutfağını deneyeyim hem de geleneksel Özbek müziği dinleyeyim istedim. Otelin resepsiyonundan bilgi istedim ve beni bir restorana yönlendirdiler. O gece at etinden (Kazı) yapılmış çok güzel bir Özbek Pilavı yedim harikaydı. Canlı müziğe sıra geldi. Geleneksel Özbek müziğini heyecanla beklerken "Yesterday" ile başladılar ve genelde pop müzik çaldılar. :) Ama kemanı kemençe gibi çalan bir genç vardı ki kelimenin tam anlamıyla döktürdü kemanı.

Aslında yazacak çok şeyler almasına karşın yazıyı uzun tutarak (zaten uzun oldu) kimseyi de sıkmak istemiyorum.

Diğer konulara da Semerkand ve Buhara yazılarımda yer vereceğim.




İYİ SEYAHATLER